İnsan yüreğinden geçen, çevremizde yaşayan tüm canlıların gülerek yaşantılarını sürdürebilmesi olmalıdır.
Biz söz vardır; “Benim için ne düşünüyorsan, Allah benim için düşündüğünün sana on katını verdin!”
Bu tümcenin altına imzasını koyanlar, dünyanın güzelliğinin korunması ve yaşatılmasını yüreklerinden isteyenlerdir.
Kişilerle uğraşmak insanı küçülttüğü gibi, toplumsal yaşam kavramlarından da uzaklaştırır. Bencillik içerisinde yaşayanlar ileri bir günde yalnız kalabilirler.
Günümüzdeki siyasi anlayışı izlediğimizde, iktidar her konuda kendisini haklı, eleştirenleri ise “dışlayıcı” anlayış içerisinde sözleriyle gündem oluşturuyor.
Bu ülkedeki siyasi partilerin sayıları 100 dolayında olduğunu gördüğümüzde, bu kadar da farklı görüşte insanların varlığını kabullenmek gerekiyor.
Vatandaşımız bugünkü iktidara 20 yıldır görev verdi ve ülke yönetiminin başına getirdi. İyi yöneteceği vaadi ile Hükümeti oluşturanların olumsuzlukları başkalarına yüklemeleri ve ağlamaları yerine, ağlayanları görebilmesi önemlidir.
Sağlık alanında son günlerde Diyaliz hastalarının sorunları gündeme geldi. Daha önceleri yazdığım gibi Sağlık Bakanlığı SMA hastası bebeklerin tedavileri için henüz önemli adım atmış değil.
Diyaliz hastaları için Devlet Hastanelerindeki makinaların yetersizliği nedeniyle özel hastanelere giden hastalara ödenen paranın yetersizliği, özel hastanelerin kapanmakla karşı karşıya geldiğini öğreniyorum.
Devlet tarafından hasta başına 517 Tl para ödemesi yapılırken, özel hastaneler artan maliyetlerden yakınıyor. Elektrik, su, sigorta, ulaşım ve ithal ürünlerdeki fiyat artışları nedeniyle, diyaliz hastalarına hizmet vermekte zorlanıldığı için yüzde 50 zam isteniyor.
Bazı hastaneler hastalara servis hizmetini kaldırırken, bazıları ise bu hizmeti sonlandırmakla karşı karşıya kaldığını dile getiriyor.
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de son aylarda kredi kartı kullanımında patlama olduğu yönünde veriler açıklandı. Kredi kartının en yüksek olarak kullanıldığı illerin başında; Konya, Şırnak ve Şanlıurfa illerinin geldiği kaydedilirken buradaki ekonomik sıkıntının nerelerde olduğunu anlaşılabiliyordu.
Türkiye’de açlık ve yoksulluk sınırı hesaplamalarını Devletin resmi kaynaklarından öğrendiğimizde, ayrıca bu rakamları Bakanlık görevinde bile bulunanlar söylerken, milyonlarca insanın açlık sınırı altında yaşadığı net olarak görülebilmektedir.
Emeklilerin maaşları “açlık sınırının” iki kat altında, asgari ücretliler de “açlık sınırının” altında yaşadıkları halde, ülkeyi yönetenler “sabır” derken, Resmi kurumlardaki kiralanan araç sayıları için “tasarruf” olaylarını öğrenen vatandaşın yüreği “sabırlanamıyor”…
Yorum Yazın