DOLAR32.34
EURO34.879
ALTIN2393.5
BIST10276.
Mustafa Bardak

Mustafa Bardak

Mail: [email protected]

Tarımsal alanda yerimiz

Ülke olarak son yıllarda tarımsal ürünleri yabancı ülkelerden ithal eder olduğumuzu düşünürken, geçmişte  aldıklarımızı dışarıya sattığımızı anımsıyorum.

Çocukluk yıllarımda Çukurova’da pamuk tarlaları vardı. Gözlerimizin alabildiğince beyaza bürünmüş pamuk tarlalarında insanlar çalışırken hayaller kurarlardı.

Pamuk toplarken benim en büyük hayalim, Ortaokula gidebilmek için bisikletim olsun isterdim. Kendi topladığımın parasını biriktirip bisiklet alma isteğimi anne-baba söyler, hayaller kurardım.

Konya ovasında üretilen tahıl ürünleri Türkiye’ye yeterdi. Çukurova’da ikinci ürün olarak buğday veya arpa ekilirdi. Ekinler biçilirken çalışanlar orağı sallarken dillerinde de yanık türküler eksik olmazdı.

Buğday ekimi yerini zaman içerisinde soya, mısır ve ayçiçeğine bırakmaya başladı..

Çukurova’da pirinç ekildiği dönemleri anımsıyorum. O zamanlar “çeltik” denilirdi. Çalışmaya gidenler “çeltik toplamaya gidiyoruz”derlerdi.

Ayçiçeği tarlarındaki güzellik, şairlerin yüreğini okşarken şiirlerini kağıtlara dökerlerdi.

Sanayinin gelişmesi ile birlikte Çukurova, Çukurova olmaktan çıkarak betonlaşmaya başlar oldu.

Çocukluğumda “Sümerbank” mağazası vardı. Yerli üretim olan giysileri buradan ucuza alır, yıllarca giyerdik. Hazır giyim yerine terzilerimiz en sağlam ve ucuz şekilde giysilerimizi dikerlerdi.

Pamuk üreticilerinin ürünlerini satın alan “Çukobirlik” vardı. Çukobirlik tarafından açılan satış yerlerinde sıvı yağları ucuza alırdı vatandaşlarımız.

Pamuk, tahıl, ayçiçeği gibi ürünlerde ülke olarak dışa bağımlı değildik. Biz bize yetiyorduk ama benim bildiğim sadece elektronik ürünler ile ilaçları yabancı ülkelerden alıyorduk.

Yediğimiz, içtiğimiz ürünler yerliydi ve Anadolu insanının ürettiklerinden oluşuyordu. Her ürünü mevsiminde ve ucuza alır tüketirdik.

Siyasi Parti liderlerimiz vardı, birbirlerini eleştirirler ama dudaklarından kötü söz, ellerinden yumruk çıkmazdı. Mitinglerindeki eleştiriler bile seviyeli olur, hata yaptıklarını anda ise özür dileme erdemliliğini de gösteren siyasilerimiz vardı.

Dün, ceviz üretimi ile ilgili haber yazarken dikkatimi çekti. Türkiye; Çin, ABD ve İran’ın ardından ceviz üretiminde dünyada dördüncü sıradaymış.

Bir zamanlar kendimize yettiğimiz tahıl ürünlerini anımsadığımda, bugün ise buğdayı ve Ayçiçek yağını yabancı ülkeden alırken ithal ürünleri getiren gemiyi “sevgili bekler gibi” beklediğimizi, bu olayı da sevinçle karşılamaya kalktığımız aklıma geliyor.

Şu anda ceviz üretiminde olduğu gibi zeytin üretiminde de dünyada sayılı ülkeler arasında yeralıyoruz.

Zeytin bahçelerinin sökülerek yerine konutlar yapılması ve taşocakları için zeytinliklerin sökülme olaylarını haberlerde izliyorum.

Türkiye’de 1960’lı yıllarda margarin yağların getirilerek, ABD tarafından zeytin yağlarımızın alınmaya çalışıldığını günleri araştırma zahmetinde bulunur musunuz.

Türkiye’de insanların “Sümerbank” ürünleri alıp giymeleri ve zeytin-zeytinyağı yememeleri için yabancı güçlerin oyunları da anımsatmak isterim.

Radyolarda dinlediğiniz; “Zeytinyağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman!” türküsünün öyküsünü araştırırsanız, bazı bilgilere ulaşabilirsiniz.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar