DOLAR34.0692
EURO37.7489
ALTIN2730.4
BIST9833.2
Murat Deniz Demirci

Murat Deniz Demirci

Mail: [email protected]

Siyasetin Karanlık Yüzü ve Bizim Payımız

Siyaset, tarihin her döneminde insanları birbirine düşüren, kardeşi kardeşe, babayı oğula düşman eden bir silah oldu.

Özellikle okumayan, araştırmayan ve cehaletin konforuna aldanan toplumlarda bu düşmanlık, çözümden çok çatışma doğurur.

Bizim gibi pogromizme yatkın toplumlarda, 70 ve 80'li yıllar önümüzdeki en somut örnek.

Çözüm için diyalog gerekli ama özellikle orta doğu topraklarında sorunların masada çözüldüğü vaki olmamıştır.

Biraz ofansif başladım evet... halka hizmeti göğsünde bir şeref madalyası gibi taşıyanlara sözüm yok, olamazda... ama şok etkisi iyidir.

İnsanlık tarihi boyunca fikir ayrılıkları elbette her zaman vardı, olmalı da. Ancak bugün ülkede hâkim olan bir düşünce ve düzen var.

Eğer bu düzenin dışında bir fikre sahipseniz, hemen bir kalıba sokuluyor, ötekileştiriliyorsunuz.

Sosyolojide “Suskunluk Sarmalı” kuramı vardır. Bir kişinin/grubun savunduğu fikir, mensubu olduğu toplumun ‘genelgeçer’ kabul ettiği görüşlere uygun değilse, bu kişi toplumdan dışlanma korkusu nedeniyle konuşurken kendini kısıtlar veya fikrini söylemekten vazgeçer.

Aynı kişi fikrinin (veya kendi fikrine yakın görüşlerin) toplum nezdinde yaygınlaşmaya başladığını sezerse, bu kez fikrini yüksek sesle söylemeye başlar.

Bu, yalnızca genel siyasette değil, yerelde de böyle. İnsan ister istemez soruyor: Anadolu’nun bu güzel insanları, “gelen ağam, giden paşam” anlayışını daha ne kadar sürdürecek?

Geçen gün bir haber kanalında izlediğim bir olay aklımdan çıkmıyor. İki atanamayan öğretmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la konuşmak için yanına gittiler.

Önce ellerinde çiçek takdim ettiler, ailelerinin selamını ilettiler ve ancak ondan sonra asıl meseleye gelebildiler. O an düşündüm: Bu ülkede derdimizi anlatmak için artık çiçek taşımamız mı gerekiyor?

• Vatan şairi Namık Kemal’in dediği gibi; “Devlet, halkın ne babasıdır, ne hocasıdır, ne vasisidir, ne lalasıdır.”

Bu durum aslında toplumun siyasetle ilişkisini özetliyor. Biz, hak aramayı, çözüm talep etmeyi bir lütuf gibi görmeye o kadar alışmışız ki...

Nezaket, bir medeni insan hasletinden, adeta zorlukları aşmak için kullanılan bir maskeye dönüşmüş.

Halbuki siyasetin amacı, halkın sorunlarını çözmek olmalı; halktan çiçek bekleyen bir makam olmamalı.

Evet, hayal kırıklığı büyük. Ama bu döngüyü değiştirecek olan yine biziz. Okumak, sorgulamak, araştırmak ve talep etmek...

 Siyaseti bir çıkar çatışması değil, çözüm üretme platformu haline getirmek bizim elimizde. Yoksa “gelen ağam, giden paşam” devri hiç bitmeyecek.

Yazıyı Pink Floyd’un High Hopes (Yüksek Umutlar) parçasından bir alıntıyla bitirmek istiyorum;

"Bizler gencecik insanlarken,

Her şeyin mümkün olabileceği,

Hayallerimizin çağladığı ve sınır tanımadığı

O mucizevi dünyamızın ufkunun ardında bir yerlerde

Kaderin çanları çalmaya başlamıştı bile."

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar