Osmaniye’nin bugün geldiği noktada, eleştiriye tahammülsüzlük özellikle siyaset çevrelerinde ciddi bir sorun haline gelmiş durumda.
Ufacık bir eleştiri dahi ya direkt tehditlerle ya da birtakım yalakaların harekete geçmesiyle bastırılmak isteniyor.
Bu durum, şehrimizin hak ettiği değerlere ve yerlere ulaşması yolunda büyük bir engel oluşturuyor.
Bizler Osmaniye’nin geleceği için çaba harcarken, bazı siyasetçilerin tek amacı koltuklarında daha uzun süre oturmak gibi gözüküyor.
Siyasetçiler, halkın gözü kulağı olması gereken eleştirileri tehdit olarak algılamak yerine yapıcı bir geri bildirim olarak kabul etmelidir.
Osmaniye’de, özellikle bölge siyasetinde, eleştirinin özüne inmek yerine, eleştiri yapanı susturmak üzerine bir anlayış gelişmiş durumda.
Bu, yalnızca siyasetçilerin itibarını zedelemekle kalmıyor; halkın siyaset kurumuna olan güvenini de sarsıyor.
Eleştiri, bir toplumun daha iyiye gitmesi için elzemdir. Yöneticiler yanlış yaptıklarında bunu söylemek, eleştiriyi dile getirmek bir vatandaşlık hakkıdır.
Ancak Osmaniye’de, bu hakkı kullanmak isteyen vatandaşların tehdit edilmesi ya da susturulmaya çalışılması, demokratik değerlere aykırı bir durumdur.
Siyasetçiler, halkın oylarıyla seçilip geldikleri makamların sorumluluğunu taşımalıdır.
O koltuklar, şehrin kalkınması ve halkın refahı için bir araç olmalı, asla şahsi çıkarlarının arkasına saklanacak bir mevki haline gelmemelidir.
Ancak görülüyor ki Osmaniye’de bazı siyasetçiler bu koltukları kendi işlerini büyütmek, rant sağlamak ve çevresine menfaat temin etmek için kullanıyor.
Halkın oylarıyla işbaşına gelen her siyasetçi, bu güvenin karşılığında şehrin iyiliği için çalışmalıdır.
Ancak bazı il başkanlarının yaptığı hatalar, sadece kendi partilerine değil, Osmaniye’nin genel siyasetine de büyük zararlar vermektedir.
Yanlışlarıyla partilerinin oy kaybetmesine neden olan bu kişiler, aslında şehrin kalkınmasına da zarar vermektedir.
Tam tersine, Osmaniye’yi hak ettiği yerlere taşıyacak insanların siyaset sahnesinde daha çok yer alması gerekiyor.
Siyasetçilerin, seçildikten sonra kamu kaynaklarını kendi çevrelerine ya da şirketlerine kanalize etmesi, halkın güvenini tamamen yok eden bir davranıştır.
Hiçbir şekilde şeffaflıktan uzak bu uygulamalar, şehrin kalkınmasını engellemekle kalmaz, toplumsal adaleti de ciddi anlamda zedeler.
Osmaniye’de görülen en önemli sorunlardan biri de budur. Seçilmiş yöneticilerin, şehre hizmet etmek yerine kendilerine ve yakın çevrelerine rant sağlaması kabul edilemez bir durumdur.
Bu tip uygulamaların gizli kaldığı düşünülebilir, ancak halk her şeyi görür ve kaydeder. Bu anlamda, "yerin kulağı vardır" sözü, siyasetçilere bir uyarı niteliği taşımalıdır.
Bazı siyasetçiler, ne kadar olumsuzluk yaşanırsa yaşansın susmayı ve görmezden gelmeyi tercih ediyor. Bu durum, halkın siyasete olan güvenini ciddi anlamda azaltıyor.
Sessizlik, zaman zaman bir strateji olabilir, ancak toplumda yanlış giden bir şeyler olduğunda susmak, sorumluluktan kaçmak anlamına gelir.
Eğer yöneticiler ve siyasiler bu tutumlarına devam ederse, halk bu durumu doğrudan kendi çıkarlarını korumaya çalışıyor olarak yorumlar.
Sessizlik, adaletin önündeki en büyük engellerden biridir ve siyasetçiler bu engeli kaldırmak için daha cesur olmalıdır.
Yorum Yazın