Osmaniye’de gazetecilik faaliyetleri yürütürken, haberlere ya da köşe yazılarına gelen tepkilerin çoğu zaman başlık üzerinden yapıldığını görüyoruz. Başlığın dikkat çekici olması bir haberin doğasındadır. Ancak bazı okuyucular için başlık önyargıları tetikleyen bir unsur haline geliyor. Haberin içeriğine girmeden, sadece başlık üzerinden yorum yapmak ve eleştiride bulunmak yanlış anlamalara yol açabilir. Peki, bu durum neden bu kadar yaygın? Neden insanlar, haberi anlamadan ya da detaya inmeden tepki verme eğilimi gösteriyor?
Birçok insan, okuduğu ya da gördüğü başlığa kendi kişisel önyargıları ve duygularıyla yaklaşıyor. Haber ya da yazı, kişisel olarak destekledikleri bir kurumu, kişiyi ya da fikri eleştiriyor gibi algılandığında, savunma refleksiyle harekete geçiyorlar. Oysa eleştiri, yapıcı olduğunda gelişim ve düzeltme fırsatı sunar. Ancak bu durumu anlamak yerine, direkt olarak savunmaya ya da saldırıya geçmek yaygın bir davranış.
Başlık odaklı ya da eksik bilgiyle hareket eden insanların sayısı azımsanmayacak kadar fazla. Haber başlığını okuyan ancak haberi detaylandırıp incelemeyen bireyler, yanlış anlamalara kapılabiliyor. Hatta bazı durumlarda, sadece bir başka kişiden duyduklarıyla fikir oluşturup tepki veriyorlar. Bu davranış, ne yazık ki tartışma ve gelişim yerine kutuplaşmayı beraberinde getiriyor. Beynin sadece duyduğuyla yargılamaya geçmesi, sığ bir bakış açısını gözler önüne seriyor.
Olumlu eleştiriler bile bazen yanlış anlaşılıyor. Oysa eleştiri, hakaretle karıştırılmamalıdır. Eleştirinin temel amacı, hataları ya da eksikleri ortaya koyarak bir ilerleme sağlamaktır. Ancak bazı insanlar, eleştiriyi bir saldırı olarak algılıyor ve bu algıyla tepki veriyor.
Halbuki yapıcı bir eleştiri, hem bireyler hem de kurumlar için kıymetli bir geri bildirimdir.
Osmaniye’de ya da başka bir yerde, insanların dostluğu ve sadakati sıkça test edilir.
Gerçek bir dost, yanlışları gördüğünde ilk eleştiren olmalıdır. Ne yazık ki bazı insanlar sevgi ile yalakalığı birbirine karıştırıyor. Bu yanlış algı, eleştiriyi ve gerçek dostluk kavramını baltalıyor. Bir kişi, sevdiği ya da saygı duyduğu bir insanı eleştiriyorsa, bu, onun doğruları görmesi için bir şansıdır. Ancak aynı hatalar tekrarlanıyorsa, burada iyi niyet sorgulanmalıdır.
Yapılan eleştirilere sert tepki verenlerin bir kısmının, eleştirilen kurum ya da kişilerle kişisel çıkar ilişkisi olabileceği unutulmamalı. Eleştiriyi desteklemek yerine, eleştirilen tarafı koruma refleksi, bu çıkar ilişkilerini gözler önüne seriyor. Oysa toplumun genel faydası için bireysel çıkarları bir kenara bırakmak gereklidir.
İnsanlar ve kurumlar, eleştirilere açık olmalı ve yapılan geri bildirimleri bir düzeltme fırsatı olarak görmelidir. Eleştiriler, doğru kullanıldığında gelişim için önemli bir aracıdır. Hakaret içermeyen, yapıcı eleştirilere tepki yerine destek verilmelidir. Ancak, eleştirilere tepki koyan insanların çoğu, ya olayı tam anlamıyla anlamamış ya da farklı motivasyonlarla hareket etmektedir.
Osmaniye’de yaşanan bu tarz tepkiler, aslında genel anlamda toplumun eleştiri kültürüne yeterince sahip olmadığını gösteriyor. Eleştiri, bir bireyin ya da toplumun gelişiminde hayati bir rol oynar. Ancak eleştiriyi kabullenme, onu doğru bir şekilde analiz etme ve buna uygun adımlar atma noktasında eksikliklerimiz var. Bu eksiklikleri gidermek için, öncelikle eleştirinin anlamını ve amacını doğru anlamamız gerekiyor.
Osmaniye’de habercilik ve gazetecilik faaliyeti yürütürken, şeffaf ve tarafsız olmak en önemli ilkedir. Ancak bu ilkeler doğrultusunda bile olumlu yazılara ya da yapıcı eleştirilere tepki gösterenler, eleştiriyi bir tehdit olarak algılamaktadır. Oysa ki eleştiri, doğruları görmek ve yanlışlardan ders almak için önemli bir fırsattır. Sevgi ve saygı ile yalakalık arasındaki farkı anlamak, çıkar ilişkilerinden uzak durmak ve eleştiriyi bir gelişim aracı olarak görmek, hem bireylerin hem de toplumun ilerlemesi için gereklidir. Yalakalıktan uzak durarak, yapıcı eleştirilere destek vermek, Osmaniye’nin daha iyi bir geleceğe adım atmasını sağlayacaktır.
Yorum Yazın