Son yıllarda konut veya işyeri kiralayanların mülk sahipleri ile aralarında çıkan tartışmaların olumsuzluklarla sonuçlandığına tanık oluyoruz.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin ardından konut veya işyerlerinin kiraları, akaryakıt zamlarını bile solladı.
Kiracılar yıllardır oturduğu konutta, mülk sahibi tarafından istenilen yüzde 200-300 oranındaki zamlar karşısında son günlerde olumsuzlukların yaşanmasında artışlar görülüyor.
Hükümet tarafından her ne kadar konut kiralarında yüzde 25 oranında artış olacağı açıklanmış olsa da konut sahipleri kulak arkası edercesine davranış gösteriyorlar.
İşyeri kiralarında da yaşanan olay aynı şekilde uygulanıyor. Eski yıllarda kiracısını çıkarmak isteyenler, “oğlum evlenecek, yurt dışından kardeşim gelecek” gibi bahaneler yaşanırdı.
Deprem sonrasında 2 bin liralık bir konuk 6 bin liraya yükseltilmeye başlanınca, yeni kiralık konut bulabilmek zorlaştı.
Bu arada iyi niyetli konut sahiplerinin sayısının az da olsa bulunduğunu belirtmek isterim, onların hakkını yemeyelim.
İşyerlerindeki kira artışları yıllık enflasyona göre yapılıyor. Yüzde 58-60 oranında işyerlerinin kiralarını artırılırken, mülk sahipleri; “kirayı istediği rakamdan almaması durumunda” kiracıya kapıyı gösteriyor.
1 Eylül tarihinden itibaren kiracı-mülk sahibi arasında “Arabuluculuk” hizmeti başlatıldı. Arabulucuların bu işinin içinden nasıl çıkabileceği de zor bir görev olarak tanımlanıyor.
Kiracı ile mülk sahibi arasındaki anlaşmazlıkların sadece arabulucu ile çözümlenebileceği yönünde kuşkularım var.
Hükümetin kira artışları konusunda her iki tarafı da zor durumda bırakmayacak şekilde uygulamaları hayata geçirmesi önem taşır.
Yerel anlamda, Mahallelerdeki konutların durumuna göre kira ücretleri belirlenebilir. En yüksek alınabilecek rakam mahallelere göre ayarlanabilir.
Asıl insanları üzen, kiracı ile konut sahipleri arasında yaşanan kavgalar ve kavgaların olumsuz sonuçlar vermesi olayıdır.
Günümüzde vatandaşımızın ekonomik alım gücünde yaşadığı sıkıntılar kadar, kiracıların da yüksek fiyat olması nedeniyle konut bulamamış olmasıdır.
Yerel yöneticiler yeni imar alanlarının açılmasına izin vermeli, inşaat yapımlarında ekonomik olarak kolaylıklar gösterilmeli, en önemlisi de inşaatların depreme dayanıklı olması konusunda yerel yönetimlerin ödün vermemesine özen gösterilmelidir.
Yeni konutların yapılarak çoğalması halinde, kira ücretlerinde de düşüşler yaşanacağını hesaba katılmasının önemi unutulmamalıdır.
Vatandaşlar, yönetici olarak seçtikleri kişilerin, kendilerinin yaşamsal sorunlarına çözüm getirmelerini beklemek ve istemek en doğal hakları olduğunun bilincini kaybetmemek gerekiyor.
Yorum Yazın