DOLAR34.0692
EURO37.7489
ALTIN2730.4
BIST9833.2
İlyas SABANCI

İlyas SABANCI

Mail: [email protected]

Güç ve Mütevazilik Arasındaki İnce Çizgi

Hayatta herkesin bir duruşu, bir tarzı vardır. Kimisi sessiz ve derinden gider, kimisi gürültülü ve baskın. Ama unutulmaması gereken bir şey var: İnsanların hafızasında nasıl anılacağınızı, sizin onlara karşı tutumunuz belirler.

Geldiğiniz yer, aldığınız makam ya da elinize geçen güç, sizin karakterinizi en çıplak haliyle ortaya çıkarır. Gücü elinde tutan insan ya onun sorumluluğunu bilir ve mütevaziliğini koruyarak ilerler ya da kibire kapılıp etrafındakileri küçümsemeye başlar. İşte o zaman toplumun gözündeki yeriniz değişir.

Bazı insanlar, bulundukları konumu ya da sahip oldukları yetkiyi, kendilerini diğerlerinden üstün görmek için bir araç olarak kullanır. Sanki onlar olmazsa dünya eksik kalacakmış gibi hareket ederler. Oysa kimse vazgeçilmez değildir. Bugün olduğunuz yerde yarın başkası olabilir. Size gösterilen saygı, gerçekten hak ettiğiniz mi, yoksa bulunduğunuz konumdan dolayı mı? İşte asıl mesele budur.

İnsan ilişkilerinde denge çok önemlidir. Birileriyle sürekli kavga halinde olan, etrafındaki herkesi rakip gibi gören, her fırsatta başkalarını eleştiren biri, uzun vadede yalnızlaşmaya mahkûmdur. Bugün çevresinde dalkavuklar olabilir, korkudan ses çıkarmayan insanlar bulunabilir ama zaman geçtikçe gerçek yüzler daha net görülür.

Bazı insanlar, çevrelerinde ne olup bittiğini anlamak ya da çözüm üretmek yerine sürekli şikâyet etmeyi tercih eder. Şikâyet etmek kolaydır çünkü sorumluluk gerektirmez. Ama çözüm üretmek ve insan kazanmak bir meziyettir. Herkesi eleştiren, sürekli birilerini kötüleyen bir kişi, bir süre sonra kendi yalnızlığını hazırlar. Çünkü insanlar, enerjisini tüketen, sürekli negatiflik yayan birinin yanında olmaktan kaçınırlar.

Daha da kötüsü, bir insan büyüklere, yetkililere sürekli şikâyet götürüyorsa, bu bir karakter meselesidir. Şikâyetçi kişi, adalet duygusuyla mı hareket ediyor, yoksa kendi öfkesini mi tatmin ediyor? Eğer bir kişi, eline güç geçince önüne gelene hesap soruyor, insanları ayırıyorsa, o kişi aslında en büyük kötülüğü kendisine yapıyordur. Çünkü zaman, her şeyi yerine oturtur.

Gerçek güç, insanları birleştirmekte, ortak paydada buluşturmaktadır. Mütevazı olmak, alçakgönüllü davranmak her insanın harcı değildir ama bunu yapabilenler uzun yıllar sevgiyle anılır. İnsanları bölmek, ayırmak, her fırsatta suçlayıcı bir dil kullanmak, belki kısa vadede bir üstünlük sağlayabilir ama uzun vadede sadece yalnızlık getirir.

Bazen bakıyorum da, insanlar kendi geçmişlerinden gelen bir travmayı, çocukluklarında yaşadıkları bir eksikliği, çevrelerindeki insanlardan çıkarmaya çalışıyor. Oysa sorun insanlarda değil, kişinin kendi iç dünyasındadır. Başkalarına suç yükleyerek, her şeyi dışsal nedenlere bağlayarak yaşamak, içsel huzursuzluğun bir yansımasıdır.

Güç, elinde olanın karakterini ortaya koyar demiştik. Peki, bu gücü nasıl kullanıyorsunuz? Kırıp dökerek mi, yoksa kalp kazanarak mı? Bunu anlamanın çok basit bir yolu var: Adınız geçtiğinde insanlar dua mı ediyor, yoksa içten içe beddua mı ediyor?

Birçok insanla konuştuğumda, bazılarının kendiyle derdi olduğunu görüyorum. Sürekli bir şeylerden şikâyet eden, hayatını eleştiri ve kavga üzerine kuran insanlar var. Ama bu insanlar şunu unutuyor: Dünya kimse için sonsuz değil. Bugün burada olan, yarın olmayacak. İnsan nasıl yaşarsa öyle hatırlanır.

Hayatın bir gerçeği var: İyi olanlar her zaman dua ile anılır. Kalbi kararanlarsa beddua ile hatırlanır.

Öyleyse tercih sizin: İyi anılmak mı istiyorsunuz, kötü hatırlanmak mı?

"Anlayana Sivrisinek Saz, Anlamayana Davul Zurna Az"

Kalın sağlıcakla.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar