Osmaniye'nin Zorkun Yaylası ve birçok yaylasında Ağustos ayının sonlarına doğru açmaya başlayan Göç Çiçekleri, doğanın değişim sinyallerini veriyor.
Osmaniye'nin Zorkun Yaylası ve birçok yaylasında Ağustos ayının sonlarına doğru açmaya başlayan Göç Çiçekleri, doğanın değişim sinyallerini veriyor. Sanat tarihçisi ve yazar İsmet İpek, bu özel dönemi ve Göç Çiçeklerinin anlamını kaleme aldı.
Göç Çiçeklerinin Sırrı
Sanat tarihçisi İsmet İpek, yazısında Zorkun Yaylası'nda Ağustos ayının sonlarında ortaya çıkan Göç Çiçeklerine dikkat çekiyor.
İpek, "GÖÇ ÇİÇEĞİ Kuyruk yıldızı doğduğu zaman, yani Ağustos’un sonlarında, Zorkun'da bir çiçek çıkar.
Dalı yaprağı olmaz. Her yeri çiçektir.
Önce pembe, sonra eflâtun rengindedir.
Adı; Göççiçeği’dir," diyerek bu çiçeğin doğadaki özel yerini ve anlamını anlatıyor.
Göç Telâşı ve Sonbahar Hüznü
İsmet İpek, Göç Çiçeklerinin açmasıyla birlikte yayladan göç döneminin başladığını belirtiyor. "Göççiçeği çıktığı zaman, sonlarında Ağustos’un, Zorkun'da yayladan göçün başladığı zamandır.
Her evde göç telâşı yaşanır," ifadeleriyle yayladaki sonbahar hüznünün ve göç telaşının başladığını vurguluyor.
Göçün başladığı bu dönemde, pek çok evde hala göç kömbeleri yapılır ve sararmış haymaların çalılarından göç ateşleri yakılır.
Zorkun Yaylası'nın Efsanevi Figürleri
İsmet İpek, yazısında ayrıca Zorkun Yaylası'nın efsaneleşmiş figürlerini de anıyor.
"Zorkun’da her şey yavaş yavaş tarih olmaya başlamıştır.
Tongurdak Kelleli Hüseyin Emmi'nin “Çayyy!” diyen sesinin, Fethi Dinçer'in Kahvehanesi’nin tarih olduğu gibi," diyerek Zorkun Yaylası'nın kültürel mirasına değiniyor.
Ayrıca, Zorkun'un zor yıllarında Dernek Başkanı olan aile büyüğü Mehmet İpek ve diğer önemli isimleri anarak, bu değerli figürlerin Zorkun'daki yerini hatırlatıyor.
Ağustos'un Sonlarında Yaylada Hayat
İsmet İpek, Ağustos ayının sonlarında Zorkun Yaylası'nda yaşanan doğa olaylarına da dikkat çekiyor.
"Kuyruk yıldızı doğduğu zaman, yani Ağustos’un yirmisinde, yaz meyvelerinin olgunlaştığı zamandır," diyerek bu dönemde yaşanan doğal değişimleri ve yayla hayatının kendine özgü dinamiklerini anlatıyor.
Ayrıca, bu dönemde yaylada yağan meşhur yağmurlar ve yayla toprağının kendine özgü kokusuyla birlikte ortaya çıkan çeşitli canlılar, İpek'in yazısında dikkat çeken diğer detaylar arasında yer alıyor.
Yorum Yazın